Nefes 2~Ankanın küllerinden doğuşu
Mekan: Synchronicity ,Eternal Flame Binası 5. kat/Fleas,Quentin'in Villası
Tarih: 6 yıl Öncesi
"Ve tanrı Eternal Flame'e yeni başkan yarattı!"
"Eternal Flame'in yeni başkanı kim?"
"Eternal Flame'e yeni başkanın gelmesiyle..."
"Eternal Flame Döndü!"
"Monochrome Fire korksun!"
"Eternal Flame küllerinden doğuyor!"
Her gazetenin ilk sayfasında aynı haber vardı.
Eternal Flame'e yeni bir başkanın gelmesi.
Birkaç ay önce Monochrome Fire isimli bir örgüt kendini göstermişti. Kimin tarafından hangi nedenle kurulduğu bilinmiyordu bu örgütün. Ancak güç seviyesinin Eternal Flame kadar olduğu mutlak bir gerçekti. İlk suçuda zaten Eternal Flame'e ithaf edilmişti. Başkanı birkaç saniye içinde alnının ortasından vurmuşlardı. Üstelik bunu öyle rahat yapmışlardı ki... Bu da yetmezmiş gibi arkalarından tek bir iz bile bırakmayıp şanlarını dört bir yana yaymak ister gibi yankılarını salmışlardı. Başkanı öldürülüşü 4 kamera tarafından çekildi. Sokak kamerası,Jinx kanalının helikopter kamerası,Monochrome Fire hatıra kamerası ve son olarakta karşıdaki bankanın güvenlik kamerası. Ancak hiçbirşey yapamadılar. Tahminen de bunu yapan Renivique kod adlı örgüt başkanıydı.
Gazetelerin ortak konularından sıkılmıştı. Hepsini fırlattı sıkkınlığını dışarı vurarak. Gazeteler çekilince arkasındaki sessizce bekleyen teşkilat üyelerini göründü. Elit takım köklerin ilk üç üyesi ve ürkek görüntüleri...
Kimse sesini çıkarmıyordu. Yeni başkanın nereden geldiği ,nasıl geldiği ve ne için geldiği hakkında hiçbir fikirleri yoktu. Bu kadar gizemli görünmesi onları daha da korkutuyordu. Ruhsuz ve ciddi suratının arkasından neler gizlenenleri ve yeteneklerinin yararlılığını deli gibi öğrenmek istiyorlardı merak iştahlarıyla.Göz teması kurmamaya çalışıyorlardı ellerinden geldiğince.
"Sen 1 numarasın değil mi?"
Adam öne bir adım attı. Doğru, 1 numaraydı... Eski başkanın 1 numaralı yalakası. Kesinlikle Eternal Flame'in Köklerinde olmaya layık değildi. Başkanı yönlendirenler de onlardı.
"Buyurun başkanım! Emrinizdeyim!"
Charity göz ucuyla adamı süzdü. Bıkkın bir nefes verdi.
"Kovuldun!" dedi sakince.
"Ne?! Bunu yapamazsınız! Bu ne cüret!"
Charity'nin suratında korkutucu bir gülümseme oluştu.
"Asıl sen hangi cesaretle bana karşı çıkabiliyorsun?! Ben senin başkanınım! Beni yönetmeye nasıl cüret edersin! Seni idam etmediğine şükret... Eternal Flame'in 3. bankasındaki paraları kendi zimmetine geçirdin... "
Adam korkuyla geri adım attı.
"Bilmediğimi mi sanıyorsun?!"
Bir düğmeye bastı ve odaya bir grup güvenlik görevlisi girdi.Ancak sadece 1 numarayı değil diğer 2 ve 3. numarayıda götürdü.
"Bütün Eternal Flame'in Köklerini yenileyeceğim!"
diye bağırdı arkalarından.
Ayağa sakinliğini koruyarak kalktı. Evet, Eternal Flame değişmeliydi... En derinliğine kadar! Pencereden içeri giren güneş ışığı yüzünü aydınlatırken göz ucuyla masadaki dosyalara baktı. Muhtemelen yeni köklerin üyeleri olacaklardı... Tam o anda o dosyalardaki üstün yetenekli üyelerden biri içeri girdi. Charity onu kararlı bakışlarıyla karşılarken hoş geldinden öte direk konuya girmeyi tercih etti.
"Monochrome Fire örgütünü siz ve sizin gibilerle çökerteceğiz. Ne kadar güçlü oldukları umrumda değil. Onlar gibi oynayın elbet bir gün-"
----
"Şah-Mat!"
dedi Quentin. Bembeyaz tüylü battanniyeye sarılmıştı. Soğuk Monawhill yine havasını koruyordu. Ağzındaki lolipopu döndürdü. Battanniyenin içinde Onigiri gibi görünüyordu. Tüm bedenini kapatmıştı açıkta olan tek yerin kafası olacağı şekilde...Ve ara sırada eli de dışarı çıkıyordu. Bu uşağı Sebastian'ı 4. yenişiydi. Hiç zorlanmadan maçı sonlandırabiliyordu.
"En azından kazanmak için oyna!"
"Ne kadar çabalasamda sizi geçemiyorum Küçük Bey..."
"Saçmalamasana lan! Bana satrançı öğreten sendin!"
"Üstün zekanız herşeyi geçer Küçük Bey."
"Çok sıkıcısın , yalaka!"
"Siz öyle diyorsanız öyleyimdir Küçük Bey!"
Asık suratıyla uşağına baktı.Doğduğundan beri en yakın dostu o olmuştu. Ne kadar kafasına yastıklarını fırlatsada o hep gülümseyip "Tabi Küçük Bey" diyordu. Ailesi ölünce bütün parada ona kaldı. Vasiyette bu yazıyordu. Quentin de buna karşı çıkmadı. Zaten o zaman 6 yaşındaydı. Anlamıyordu para işlerinden. Yaşlı Sebastian parayı bankaya yatırdı ve kendi minik evinde kendi hayatını yaşamaya devam etti. Anne ve babasız kalan Quentin'i kilise yetimhanesine verdiler. 14 yaşına gelince bir rahibeyi öldürüp yetimahneden kaçtı Que. Gittiği ilk yer Sebastianın küçük evi oldu. Zaten bildiği tek yer de oydu... Sebastian bütün parayı çekip hepsini Quentin'e devretti. Ne de olsa para ona aitti... Monawhill'e gidip 3 yıl boyunca gizliliklerinden en ufak bir taviz vermeden Monochrome Fire örgütünü kurdular. Örgüt en iyi ve en yetenekli suçlulardan oluşuyordu. Her birinin derin dosyaları bulunuyordu ve yine her biri kök söktürmüştü peşindekilere... Gizli toplantılarla birleştiler, güçlü kararlar alındı. Sebastian Quentin'in zekasına güveniyordu. Quentin yaşıtları gibi biri değildi.
Televizyonda çıkan televizyon haberiyle üstündeki batanniyeyi Sebastiana attı Quentin. Ayağa fırlayıp cam sehpanın üzerine çıktı. Kumandaya yapışmıştı. Durmadan ses seviyesini açıyordu.
"...gelen haberle Eternal Fire'a yeni başkanın geçtiğini öğrendik. Yeni başkan Monochrome Fire Örgütünün korkması gerektiği açıklamasını yaptı. Henüz yüzünü göstermemeyi seçiyor Başkan Charity. Yarın gece başkanlığı için yapılacak baloda kendisini göreceğiz ve hemen ardından yapılacak basın toplantısıyla remen kendini bize tanıtacak. Bütün basın üyeleri ve asil aileler orada olacak ve biz de tabii... Her saniye gelecek haberlerle sizi bilgilendirmeye devam edeceğiz. Evet Tom sendeyiz!"
Kadın spiker Eternal Fire binası önündeki bilgilendirmeyi bitirince Quentin'in ağzı açık kaldı.
"Bu-bu kadar çabuk mu?" diye fısıldadı. Sebastian Ayağa kalkıp sehpanın üzerinde mandaline tabağını eline aldı.
"Ne bekliyordunuz efendim. Eternal Fire büyük bir teşkilat. Bu kadar beklemeleri bile hataydı."
Quentin, Sebastian mandalina tabağını götürmeden bir mandalina alıp ağzına attı. Ağzı dolu olsa bile konuşuyordu.
"Ama bu yabancının güvenli olduğunu nereden biliyorlar ki?"
Sebastian eliyle Norinin ağzını kapadı.
"Size hiç yakıştıramadım Küçük Bey. Ağzınız açıkken çiğnenmez ve yemek yerken konuşulmaz. Karşındaki kimseleri kendinizden tiksindirebilirsiniz."
"İyi de karşımda kimse yok ki..."
Sebastian Quentin mandalinayı yutunca elini ağzından çekti ve mutfağa tabağı bırakmaya gitti.
Sürekli "Charity haa? Charity'ymiş.! Charity..." diye söylenirken sinirle sağ kaşını kaldırmış kumandayı titreyen ellerle tutmaya çalışıyordu. Kanalı değiştirdi.
"Duyulanlara göre Charity henüz 13 yaşında bir gençmiş..."
"Ne var bunda bende 16 yaşındayım ve 38 yaşındaki Eternal Fire Başkanını öldürdüm..." dedi spikere.O kanalıda değiştirdi.
"Charity Renivique kod adlı Monochrome Fire Başkanının bir çocuk olduğunu ve onu en kısa sürede elleriyle öldüreceğini söyledi..."Kanalları durmadan değiştiriyordu. Her kanalda daha da televizyona yaklaştı.
"...arkamda harika bir ekip var. Monochrome Fire bize hiçbirşey yapamaz.' diye Renivique'e meydan okuduğunu..."
"... ve Charity sözlerini 'Monochrome Fire kendini aydınlık sanan bir şeytan grubudur. Bende Renivique ve cücelerine meydan okuyorum!' diye sonlandır..."
Sebastian salona girince televizyona yapışmış Quentini gördü.
"Bu kadar yakından bakmak sizi kör eder Küçük Bey."
Quentin sinirden tir tir titriyordu.
"Bu herif bana üstü kapalı meydan mı okuyor?!?!!"
Sebastian Quentin'i omuzlarından havaya kaldırıp karşı koltuğa otutturdu.
"Üstü kapalı değil direk meydan okumuş Küçük Bey."
"N-ne-ne Cüretle!!!"diye ayağa fırladı. Yine televizyonun dibine gidecekken Sebastian Quentin'i tişörtünden tutup koltuğa yapıştırdı.
"Quentin ve cüceleriymiş!!! Benden korkması gereken o!!! Ne kadar meydan okusada benim kudretimle baş edemez!! Değil mi Sebastian?!"
"Siz öyle diyorsanız öyledir efendim."
"Sadece benim gücüm bile..."
---
"...onu yenmeye yeter!"
Charity öyle havaya girmişti ki masaya çıktığını fark edemedi. Üye onun bu kadar enerjik olacağını düşünmemişti.
"Onun çocuk olduğunu nereden biliyorsunuz? Bunu kabalık olarak algılamayın,sadece merak..."
Charity'nin bütün havası söndü ve masadan indi.Yine aynı ruhsuz ifadesiyle koltuğuna oturdu.Her kelimeden sonra daha da sinirleniyor ve sesini yükseltiyordu.
"Altıncı his diyelim... Öyle değilse de bu lafıma çocuklar kadar sinirlenmiştir değil mi? O kendini birşey sanıyor.O yalnızca..."
---
"...yoluma çıkan bir böcek!"
sinirle git gide buruşuyordu siması Quentin'in...
"...Onu bulacağım ve..."
---
"...çıplak ayakla ezeceğim! Kendini adalet sanan bir..."
---
"...aptaldan başka bir şey değil!Gerçek adalet..."
---
"...gerçek adalet..."
---
"BENİM!"